ResearchBib Share Your Research, Maximize Your Social Impacts
Sign for Notice Everyday Sign up >> Login

LİBERALİZM VE NEO-LİBERALİZM BİR KRİZ DÖNGÜSÜ MÜ, YOKSA SİYASİ BİR KURGU MU?

Journal: Uluslararası Politik Araştırmalar Dergisi (UPAD) (Vol.4, No. 1)

Publication Date:

Authors : ;

Page : 26-40

Keywords : ;

Source : Download Find it from : Google Scholarexternal

Abstract

Sanayi devriminden sonra dünya siyasetinde ana belirleyici güç olan ve halen bu özelliğini devam ettiren Batı'da özel mülkiyet anlayışı adeta bir kutsiyet atfıyla korunmuş ve özel teşebbüsün bağımsızlığına özel bir önem verilmiştir. Ne var ki ekonomik gücü elinde tutan aristokratların siyasi gücü de elinde tuttuğu ve yönetmeyi de bir hak olarak tekeline aldığı gerçeği ancak Marksist akımın güçlenmesi ile dengelenebilmiştir. Arzın talebe karşı güçlü olduğu dönemde Adam Smith'in görünmez eli liberalizm adına piyasayı sermayedarların lehine düzenlerken, kapitalizmin 1929'da dünyayı krize sokmasını müteakip birdenbire görünür oluvermiş ve ekonomiye müdahaleye başlamıştır. Bu yeni dönemin SSCB'nin özel mülkiyet ve teşebbüsü ortadan kaldırarak devletçi ve merkezi plâncı politikalarına denk düşmesi ise manidardır. SSCB'nin dağılma süreci Batı'da yeni sağ politikaların uyanmasına sebep olmuş ve “refah devleti” eleştirilmeye başlanmıştır. Zira komünizmin devletleştirdiği bâkir alanlar Batı menşeli çok uluslu şirketler adına tekrar görünmez eli göreve davet etmiştir. Sarkaç tekrar yenilenerek liberalizme kaymıştır. Uygulanan “yeni sağ” politikalar sayesinde dünyadaki önemli devlet işletmeleri çok uluslu Batılı şirketler tarafından ele geçirilmiştir. Hazım sürecinin sonuna doğru kapitalizm tekrar krize girmiş ve görünmez el müdahale için arada bir görünmeye başlamıştır. Bu döngüyü natürel bir sarkaç hareketi olarak yorumlamak veya İbn Haldun'un devlet asabiyesini ekonomiye uyarlayarak bir doğal döngü şeklinde izah etmek gerçekçi gözükmemektedir. Belki de gerçek, ABD önderliğindeki Batı Bloğunun siyasi kurgusunda ve halen küresel düzeyde politika belirleme gücünü elinde tutuyor olmasında yatmaktadır. Türkiye gibi edilgen konumda olan ülkelere düşen görev, oluşan dalgaların farkında olmak ve lehine kullanmaya çalışmaktır.

Last modified: 2021-01-27 03:57:46